ÇILDIRLI ŞAİRLER
ŞAİR NECATİ YILDIZ
Günümüzün şairlerinden olan Necati Yıldız.1967 tarihinde Çıldır-Meryem köyündedoğdu. Çiftçi bir ilenin çocuğu olan Yıldız İlkokulu kendi köyünde okudu.
1975 yılında yöreden batıya başlayan göç kervanına şairin ailesi de katılır ve1976 yılında İstanbul?a göç eder.12 yaşında İstanbul?da geçirmiş olduğu birkaza sonucu gözlerini kaybeder.
İki yıl Ankara?da görme özürlüler okulunda okuyan Necati yıldız bir kamudaözürlü kadrosunda göreve başlar ve 2015 yılında emekli olur.
Gurbete bir türlü alışamayan Yıldız, küçük yaşlarda köyüne olan özlemi şiiryazmasına vesile olur. Şiirlerinin ana teması gurbet, özlem, ayrılık vevatandır. Şiirlerinde yöresel şiveyi sık sık kullanmıştır.
İstanbul?da ikamet eden şair emekli olduktan sonra şiir yazmaya daha fazlazaman ayırdığını ve yazdığı yüzlerce şiirini bir kitap çıkarma hazırlığı içindeolduğunu söylemektedir.
Necati Yıldız emekli olduktan sonra ikinci bir iş olarakta İnternette köyününadına bir sosyal-Kültür içerikli web sitesini kurarak bu sitede (http://www.meryemkoyu.org.tr/) yöneticilikyapmaktadır.Yazdığı şiirleri zaman zaman internet sitesinde yayınlamaktadır.
Şairimiz evli olup iki çocuk babasıdır.
Şiirlerinden Örnekler
KÖYÜMÜ ÖZLEDİM
Bugün köyüm Meryem?imi özledim
Uzun uzun anlatılan hikâyeleri
Âşık Şenlik Köroğlu destanlarını
Âşık gecelerin Ahengini özledim
Arıların çiceklerden bal yapmasını
Kovanlardan çıkıp tatlı sokmasını
Tandır ekmeğinin mis kokusunu
Analarımızın çeçil peynirini özledim
Kısır dağından gelen keklik seslerini
Dolu dolu gelen şah bezeyip dostlarını
Düğün şenliklerini, gerçek dostlarını
Küllü kömbeden para çıkmasını özledim
BENİM KÖYÜM.
Bahar'da şenlenir, bağı bahçesi
Kokusu başkadır, benim köyümün
Unutturur adama gamı kederi,
Havası başka, Meryem köyümün.
Akşam olunca, herkes gelir evine
Canım kurban olsun benim köyüme,
Yıldız ellezler derler soyuma,
Özü bir, sözü bir Meryem köyümün.
Lalesi sümbülü, var göy dağında,
Soğuk suları var emir bayılanda,
Türlü meyveleri gelir Iğdır bağından
Yeşili başkadır Meryem köyümün.
Kar biçende gara düzde şendi insanlar,
Okumuş, bilgili olur insanlar
Unuttum sanma, orda olmayı insanlar,
Dostluğu başkadır Meryem köyümün.
Yaz olunca şenlenir benim köyüm,
Alı yeşili, moru, güllenir köyüm,
Sanki cennet gibi, sayılır köyüm,
Kültürü, başkadır Meryem köyümün.
Yazın gurbetçiler döner yaylaya,
Benden selam olsun Ayvaz ağaya,
Durmasın Amcam çıksın yaylaya,
Sevgisi başka Meryem köyümün.
Balıkları yerler göl kenarından,
Nağıldan nağıldan verir ayarından,
Neco?dur yazdı bilgi sayarından,
Toprağına, gurban Meryem köyümün.
YARAM VAR BENİM
Karanlıkta gecem olmadı sabah
Felek tez söndürdü çıramı benim
Yüreğim yanıyor yüreğim ey vah
İşiten olmadı naramı benim.
Ağır oldu, taşıyamam bu ahı
Can kardeşim bugün bizden ayrıldı.
Yıktı bizi serin Mayıs sabahı
Sezer Öztürk aramızdan ayrıldı.
Karardı gök, bulut doldu çağladı
Sevenleri için için ağladı
Meryem köylülerin yüreklerini dağladı
Çok genç yaşta bizden-sizden ayrıldı.
Ölümüne dostları şok oldu bazısı
Kalbimizde şirin sözü, sesi yazısı
Neco baba: Yarım kaldı arzusu
Sevdiği Annesi Babasından ayrıldı.
(2016 yılında Meryem köyünde Askere gitmeye hazırlanan köylüsü Sezer Öztürk?ünani ölümü üzerine yazdığı şiir.)
GURBET
Kalmadı bu dünyada tadım tuzum
Gülmedi hiç yüzüm her gün hüzün,
Ellerim koynumda durmaz gezerim,
Ne tez yıprattın beni zalim Gurbet
Arkama baktım daha dün çocuktum
Bundan otuz yıl eveli dünyamı yıktın
Ben bu hayattan dahamı daha bıktım
Ne tez yıprattın beni zalim Gurbet
Kırda bayırda koşar, coşar oynardım
Bu hayattan haz alırdım doyardım
Kışın köyümde kızakla kayardım
Ne tez yıprattın beni zalim Gurbet
Ah içimdeki dertlerimi söylesem
Karşıma geçip beni dinlesen
Haklıyı haksızı bir söylesen
Ne tez yıprattın beni zalim Gurbet
Dilerim Allah?tan sende gülme
Gülmesin yüzün inim inim inle
Bu âlem de kendini hiç bilme
Ne tez yıprattın beni zalim Gurbet
Hayatın sillesini yedim durdum
Bu Dünyada darbeni bana vurdun
Kudurduk'ca kudurdun, durdun
Ne tez yıprattın beni zalim Gurbet
Özledim Vatanı
Buluta yaslandım ışığı tuttum.
Seni hatırladım, seni unuttum
Kendimi kendime sordum dün gece.
Topladım Arkadaşları eyledim yumak
Vatandan gayri görmedim durak...
Durmadan düşünüp durdum dün gece
Toprağı boyadım otlar ağladı
Oturdum kalkmadım gönlüm ağladı...
Tuttum yorgunluğu yordum dün gece.
Dertler gecikince gidip yokladım
Hard disklerde sanallarda umut sakladım
Kırgınlık bağını kırdım dün gece.
Şişelerde mahkûm çiçek kokusu
Yağdı yüreğime renk renk korkusu...
Yok, yere yokluğu vurdum dün gece.
Ay doğdu gölgeler çöktü üstüme
Hicran alev alev aktı üstüme.
Vatanımı rüyamda gördüm dün gece.
Aydınlığa koştum karanlık çıktı
Her sevgi, her vefa bir anlık çıktı...
Güç-bela Vatanıma vardım dün gece.
Dosta şiir yazdım "hatıra"dedim
Belki bir dost gele otura dedim
Gönlümü Vatana serdim dün gece.
Vatan?dır bizim neşe kaynağımız
Dostlardır bizim güzellik kaynağımız
Eksilmez asla bizim sayımız
Dorukta sevinçte gördüm Vatanı dün gece.
OLDUMU
Nereye varsam, bırakmazsın yakamı,
Taktın boğazıma halkanı,
İndirmezsin sırtımdan sopanı,
Çıkarırsın belkide ahtını,
Fani Dünya, oldumu!
Ellerim koynumda gezer dururum,
Ne istersin benden zalim sorarım,
El içinde boynu bükük yürürüm,
Âlem yürüse ben dururum,
Fani Dünya, oldumu!
Bir gün olsun gülmedi yüzüm,
Dünyam karanlık görmüyor gözüm,
Kırılmış gönlüm çalmıyor sazım,
Bu Kara bahtım alın yazım,
Fani Dünya, oldumu!
Kader deyip gülemem gayri,
Yaşamanın ki önemi yok değeri,
Dünya'dır böyle gider seyri,
Neco'nun bu Dünyada yok yeri,
Fani Dünya, oldumu!
BUGÜN BİRLİK ZAMANI
Bin yıldır okunur istiklal marşı,
Beraber'dir Türkü, Kürtü, Lazı
Al Bayrağı Ay Yıldızı,
Lanet olsun cani teröre.
Açılım dedik tepki topladı,
Sekiz Haziran hendek hopladı,
Barikat kurdu bomba patladı,
Lanet olsun hayin teröre.
Türk?te iman gücü tükenmez,
Osmanlı torunları yenilmez,
Miğferdir göğsü delinmez,
Lanet olsun kanı bozuk teröre.
ŞANLI KÖYÜM
Her şeye deyerdi kısırın yokuşu,
Gelin gibiydi yaylaların hoşu,
Özlemişim göy dağın o başı
Ahlıma düştü bizim oranın dağı
Otururduk Çıldır gölbaşında,
Güzellik vardı cavanlık yaşımda
Otlardı koyun kuzu dere başında
Ahlıma düştü bizim oranın ovası
Âşıkları vardı sazı belinde,
Oynardı gençler mendili elinde,
Genç kızları sudan gelir helke belinde
Ahlıma düştü bizim oranın yazı
At biner bulutlarla oynardık,
Yol üstünde biri birimizi kovardık,
Menzil düşer yol alırdık
Ahlıma düştü bizim oranın garadüzü
Biz Şenlik babayı söyler överdik,
Yurt vermeniz şanlı marşı söylerdik,
Destanlarını okur mahnı dinlerdik
Ahlıma düştü bizim oranın sazı, sözü
NEYİNE GÜVENEM Kİ VEFASIZDIR O GARDAŞ
Gurbet elde hasta düştüm ağlarım
Kendi ellerimle yaram bağlarım
Bacı gardaş bilmez derdimi kime söylerim
Hasta düştüm sormadı nedim böyle gardaşı.
Gurbetin kahrını çekemez oldum
Dostu düşmanımı seçemez oldum
Gönül tuzağımı açamaz oldum
Hasta düştüm sormadı nedim böyle gardaşı.
Nedim ben doğruluğumun zoruna düştüm
Çare siz derdimin zarına düştüm
Utandımda gönül arına düştüm
Hasta düştüm sormadı nedim böyle gardaşı.
Doğru söyledim deli dediler
Sesim çıkmazken hakkım yediler
Beni hep hormu hor gördüler
Hasta düştüm sormadı nedim böyle gardaşı.
Gönül vurgun yedi perişan halim
Kırıldı kollarım tutmuyor elim
Bacıma gidem dedim kestiler yolum
Hasta düştüm sormadı nedim böyle gardaşı.
Kimsem yok ki gelip yaram saracak
Derdin nedir diye senin soracak
Neco'nun derdini el ne bilecek
Ellere sırrımı açamaz oldum
KÖY HAYATI
Köyü çok özledim ana,
Yaylaya sürerdim atı.
Eker biçerdik buğdayı,
Özledim ben köy hayatı.
Çıksak yaylalara eskisi gibi
Hani anam eskisi gibi ilgi,
Köyüm biri birini bilirdi,
Özledim ben köy hayatı.
İnan hayat yoktur burda,
Hasret kaldım tilki-kurda,
Eppeyi doğrardım yoğurda,
Özledim ben köy hayatı.
Hoş'tu hırman da uyumak,
Güzel kuş sesleri duymak,
Anam yapar idi kuymak,
Özledim ben köy hayatı.
Köyde sağlıklıdır kişi,
Fakat biraz zordur işi,
Sacda fetir, yağda pişi,
Özledim ben köy hayatı.
EMMİ Taş getirip kurmuştu evini, Güzel yereyapmış?tı yerini, Devamlı tutuyordu belini, Bu kadardı nasibin emmi. Otuz seneİstanbul da çalıştı, Türlü insanlarla yarıştı, Onun istediği hep barıştı, Bukadardı nasibin emmi. İncitmezdi asla birini, Severdi köyündeki evini, Gezerdibütün çıldır elini, Bu kadardı nasibin emmi. Altın gibi kalbi vardı, Adam severinsandı, Bütün köyünü sevip sayardı, Bu kadardı nasibin emmi. Vedalaşıp yolaçıkacaktı, Zalim felek kalbini çarptı, Toplaştı köylüler emmiye baktı, Bukadardı nasibin emmi. Yazan yeğenin Necati Cennette buluşuruz belki Kalbimizdeyaşıyorsun sanki. Bu kadardı nasibin emmi.
http://www.cildirmanset.com/kose-yazilari/sair-necati-yildiz-142.html
http://www.cildirmanset.com/kose-yazilari/sair-necati-yildiz-142.htmlŞİİR ADI YÖRESEL ÖZLEM.
Ana köyden gelende deste, deste yığ getir mene,
Hımı turşusu cincar ketesi,
Evelih otu teze yarpuz,
Dağlardan yığ kek otu getir mene,
Nehre çalha, bol,bol yağ getir,
Goyun pendiri ile şor getir,
Sac üstünde ederdinya fetir,
Gatığı torvaya tök süz getir mene.
Maşnadan çıhan o gaymah,
Öz elinle çalardın ya guymah,
Gatıh'ta tutan o gaymah,
Bir gava goy getir mene.
Tarlalardan topla hımı.yemlik.cincar guzugulağı,
Gayaların üstünde olardı suyu yalağı,
Ele özlemişem kürt bulağı,
Göy dağdan olarsa gar getir mene.
Ana Nevruz geler,
gavurgayla Goyut gavur
Olmazsa biraz gurut ayır,
Ana biraz tulum pendiri gayır mene.
Çinko gava goyardıh tere yağını
Gaşıhlıyardık soğança gavını,
At gılınla iyi bilirdim güvercin avını,
Anam vallah gazları kes getir mene.
Hurcun eylegah gurusu.tut grusu birazda hırnik,
Laz gelende alarsan elma kurusu erik,
Ah orda olsam birazda yesem pelverde erik,
Otobüs almazsa kargoya ver gelsin mene.
Laz gelende buğdayla pendir'le alardıh nar,elma, armut,karpuz,
Heç bilmezdik aya biz muz,
Ahlımnan çıkmer baja ,baja gezdiğimiz o nevruz,
Eldivanı yünden tohu getir mene.
YILDIZ Neco.
Özledim ben Köy Hayatı! ..
Köyü çok özledim ana,
Yaylaya sürerdim atı.
Eker biçerdik başağı buğdayı,
Özledim ben köy hayatı.
Çıksak yaylalara eskisi gibi
Hani anam eskisi gibi ilgi,
Köyümbiri birini bilirdi,
Özledim ben köy hayatı.
İnan hayat yoktur burda,
Hasret kaldım tilki-kurda,
Eppeyi doğrardım yoğurda,
Özledim ben köy hayatı.
Hoş'tu hırman da uyumak,
Güzel kuş sesleri duymak,
Anam yapar idi kuymak,
Özledim ben köy hayatı.
Köyde sağlıklıdır kişi,
Fakat biraz zordur işi,
Saçda fetir,yağda pişi,
Özledim ben köy hayatı.
Önümüze katsalar Koyunu malı,
Yaylaların Çiçeği yeşili alı,
Arılar yapardı peteği balı,
Özledim ben köy hayatı.
Ziyaret te çıksam taşa,
Baksam Meryem köye baştan-başa,
Kuzu eti taksam şişe,
Özledim ben köy hayatı.
Her an hasret vardır özde,
Her mekanı tüter gözde,
Taze gartof yerdim közde,
Özledim ben köy hayatı.
Herşey güzeldi tadıyla,
Yesem kaz eti pilavıyla,
Gitsem bir kuş kanadıyla,
Özledim ben köy hayatı.
Terekeme'ler sözünün eri,
Kazançları alın teri,
Neco baba der ki dönsem geri,
Özledim ben köy hayatı.
YILDIZ NECO.
iiiiiiiiiiiiiii MERYEM KÖYÜM BENİM.
Terekeme Azeridir soyları
Yiğitdir mertdir insanları
Uzun boylu güzel kızları
Yigit'tir Meryem köyüm benim?
Davullar çalınır halaylar çekilirdi
Gelin Arabasının önü kesilirdi
Silahlar elde mermiler havalarda süzülürdü,
Asil'dir Meryem köyüm benim?
Yazı başka kışı başka
Geçti çocukluk çağlarım geldim aşka,
Gezdim dağların da bizim yayla banbaşka,
Terekeme Meryem köyüm benim?
Dostluklar da saygı sevgi vardı
İnsanlar bir birine sarılırdı adaptı ardı,
O eski günler geride kaldı,
Buram, buram Meryem köyüm benim?
Sırtını vermiş kısır dağına
Önü bakar karabağına
Kura çaydan göl kenarına
Meryemim köyüm benim
İnekler giderdi kısır dağa
Akşam olunca gelirdi ağıla,
Sağılırdı sütler anam sağıla,
Meryemdir köyüm benim
Top taş yastana yokuşu canavarlı kaya
Biz giderdik comuş boğulana yaya,
Çayında deresinde, akşamakadar yıkana,yıkana,
Meryemsin köyüm benim?
Meşhurdur kazı kaşarı peyniri
Haşılı çöreği hangeli tulumda peyniri,
Nede güzel olurdu çürük sündürmesi fetiri,
Yüce'dir Meryem köyüm benim
Nice Dedemler geldi geçti yolundan
Temmuz aylarında geçirmezdi ırgatından solundan
Çay eksik olmazdı hiç soframızdan
Toprağım Meryem köyüm benim
Atam ceddim dedem yatar toprağında
Hakkınızı helal edin ölürsem Vatanımda,
Rahmet olsun MERYEM'Lİ Şehitlikte yatanıma.
Can Meryem köyüm benim
YILDIZ Neco.
UnutmaMENİM balam
Tanı bil ki öz özünü ırkını
Unutma dilini konuş sen balam
Dedenin Başında kalpak belinde hançeri
Unutma terekeme özün Emre balam
Nenenin Yüzünde yamşağı başında dinge
Tarakda yün tarar cehrede büke
Ördüğü gevedir kilimi derme
Unutma terekeme özün Emre balam
Poşkunda kündesi tendirde lavaş
Tezeği zincirler kalakda nakkaş
Elinde külek çeker sırtında daş
Unutma terekeme özün Emre balam
Soyun yiğt derler atan kahraman
Teslim olmaz düşmana heç bir zaman
Barışda uysal olur savaşda yaman
Unutma terekeme özün Emre balam
Kız dar günde aman oğlan devlettir
Kitap kuran peygamber muhammettir
Lakap köse öyü deden ellezdir
Unutma terekeme özün Emre balam
Asla vaz geçmez bayrakla vatandan
Necati'yim sözüm bahsim atamdan
Namertten maraz doğar yiğit mertten
Unutma terekeme özün Emre balam
Oğuz soyundan geldin
Asıl Garabağ'dır yerin senin
Dünyaya hakimdi Oğuz boyun senin.
Unutma terekeme özün Emre balam
YILDIZ Neco.
MERYEM KÖYE ÖZLEM.
Sıladan göçenin burnunda tüter,
Özlenen çiçekler unutulurmu.
Görüp koklamadan hasret mi biter,
Gözlenen çiçekler unutulurmu.
Özleyeni özleyene sor
Yanar gönlünde bir kor
Sılaya gitmeyene zor
Gözlenen sıla unutulurmu .
Nerede görürsen sarı gülü çimen çiçeği,
Hemen hatırlarsın Meryem köyü,
Nevruzu,lalesi,nergiz sümbülü,
Nazlanan köyüm unutulurmu.
Nice çalışanlar var tırpan çeker derinde,
Kimisi sıcakta kimi serinde,
Bir hazin sessizlik harman yerinde,
Güz yapılan harman unutulurmu.
Kimi nakış,nakış yaparhalı kenarında,
Kimi dağda,kimi çıldır göl kenarında,
Yazın yamaçlarda yol kenarında,
Çalışıp emek edilen unutulurmu.
İlkbaharda yeşillenen allanan,
Rüzgar vurup nazlı nazlı sallanan,
Bir muhabbet dosttan dosta yollanan,
Bizim köye Sözlenen sarı başak buğday unutulurmu.
Necatiyim hasretine yananda,
Köyümde çiçekler açtı şu anda,
Bir tarafım köy de bir tarafım yakacıkta,
Özlenen köyüm unutulurmu.
ŞAİİR Neco Baba.
**************** ŞİİR ADI NAMAZ EMMİ. ********
BU kadardı NASİBİN EMMİ.
Taş getirip kurmuştu evini,
Güzel yere yapmış'tı yerini,
Devamlı tutuyordu belini,
Bu kadardı nasibin emmi.
Otuz sene istanbul da çalıştı,
türlü insanlarla yarıştı,
Onun istediği hep barıştı,
Bu kadardı nasibin emmi.
İncitmezdi birini,
Severdi köyündeki evini,
Gezerdi bütün çıldır ovasını elini,
Bu kadardı nasibin emmi.
Altın gibi kalbi vardı,
Adam sever insandı,
Bütün köyünü sevip sayardı,
Bu kadardı nasibin emmi.
Son senesiydi köye yanına geldim,
Eski mazilerini anlattı yaman güldüm,
Terekeme çalıyor'du arabasın da gördüm,
Bu kadardı nasibin emmi.
Vedalaşıp yola çıkacaktı,
Zalim felek köy içinde kalbini çarptı,
Toplaştı köylüler emmiye baktı,
Bu kadardı nasibin emmi.
Köyde görsen bütün hatırası var,
Herkes de onu sevip sayar,
Kime bahs etsem der bize iğiliği var,
Bu kadardı nasibin emmi.
Emi kamyonetin satıldı,
Vesiyet ettiğin yere evin yapıldı,
Galhıp bahsan camları da takıldı,
Bu kadardı nasibin emmi.
Yazan yegenin necati
Cennette buluşuruz belki
Ölmedin kalbimizde yaşıyorsun sanki.
Bu kadardı nasibin emmi.
ŞAİİR Neco Baba.
YÜCESİN ÇILDIR.
Yahşıdır lisanın sohbetin Çıldır.
İnan Gelecektim sana bıldır
Nasip olmadı gözüm Çıldır
Seni özler oldum çıldırım
Ah, Ah nelerim geçtisende
Kıymetin çoktur bende
Şimdi özleyip kıymetinibilsemde
Hasretim şimdi sana Çıldırım.
Serhat boylarında anımsın sen
Damarlarım da kanım sın sen
Şenlik baba ile ünüm şanımsın sen
Yamanız buralar da sensiz Çıldırım.
ATA silueti yanıı başında
Kim bilir kurulmuşun kaç yaşında
Durursun Çıldır göl başında
Tarih yazarsın sen Çıldırım.
Aktaş kapı gürcistan
Dur biraz hele uslan
Gel sende göy dağa yaslan
Hakimdir gökler sana Çıldırım.
Adınla hep ünlü durursun
Sen daha iyisini bilirsin
Dağda yazılı ismin
TÜRKÜZ NE MUTLU DİĞENE ÇILDIRım.
ŞAİR Neco Baba.
BİZİM KÖYÜN KIZLARI.
Bizim köyün KIZLARI.
Yakasındadır gülleri tatlıdır dilleri
Benim Meryem köyüm yollarıma
Bakar gider dertli dertli
Hele gitkihorozlar ötüşür
Damda inekler kuzular meleşir
Tepenin üstün de atları yarışır
bir başkadır bizim köyün kızları.
Hastahane önünde var söğüt ağacı kavak
Buralarda hasretinle yanarım gelde bak
Köyüme gidemedim ederim merak
Geleceğim etme eyleme bizim köyün kızları.
Satamadım bu gurbeti
Gurbetin'mi yok merhameti
Yüreğimde köy hasreti
Yakar gider bizim köyün kızları.
Bizim köyün güllerine
Bülbül konar dallarına
Gözüm köyün yollarına
Bakar gider bizim köyün kızları.
Köyümdür hayal düşlerim
Ben ağlamaya başlarım
Yad ellerde gözyaşlarım
Akar gider bizim köyün kızları.
YüreğiNde hasret dolu
Gül menekşe sağı solu
Yokuştur kısırın yolu
Çıkar gider bizim köyün kızları.
Biz bir binidik
Bir birimizi bilirdik
Meryem köyün gülü idik
Bir arada coşar giderdik bizim köyün kızları.
neco baba böyle dedi
şimdi ayvayı yedi
Hani o yasemen.ayşeler.ayçinler. sevgiler. her gün beraber idiler.
Gelin olup gittiler bizim köyün kızları.
-------------NECO BABA.
NECONUN ÇOCUKLUĞU.
Zemheri ayında kızak kayardık
Çamurlu ellerle bilye sayardık
Kısırın dağlarında kuzu yayardık
Özledim çocukluk yıllarım seni
Dağ, bayır demeden bir bir gezerdik
Taşların üstünde kına ezerdik
Dere`nin önünü keser her gün yüzerdik
Özledim çocukluk yıllarım seni
Yırtık elbiseyi yamar giyerdik
Bu yılın modası böyle diyerdik
Ekmek arasında kaymak yiyerdik
Özledim çocukluk yıllarım seni
Giderdik mantara, tetene, kaz`a
Kolay mı çekesin kendini naza
Sekide yatardık bilmezdik baza
Özledim çocukluk yıllarım seni
En güzel anılar geçmişte kaldı
Zalim hayat bizden
çok şeyler çaldı
Necati`im şöyle bir maziye daldı
Özledim çocukluk yıllarım seni.
Yaz başında tarlalar herik olurdu
Bütün evren buram, buram çimen, çiçek kokardı
Tarlalar adoyul ,yemlik,gımı dolardı
Özledim çocukluk yıllarım seni.
Bütün çocuklar bilirdi orayı
Tepenin üstünde makina taşı var'idi
Çelikçomak,gılıçgalhan,cıdır,atan oynayan hepsi ordaydı.
Özledim çocukluk yıllarım seni.
Derleyen Necati YILDIZ
Bizim Köy
BİZİM KÖY
Sıkıldın mı bu hayattan,
Gel gidelim meryem köye.
Bıktı isen yaşamaktan,
Gel gidelim meryem köye.
Trafik kaynayan kazan,
İnsan akar sokaklardan,
Binalar taştan,betondan,
Gel gidelim meryem köye.
Nefes almak sorun ise,
Çöp dağları yığın ise,
terkoz Suyu sorunise ,
Gel gidelim meryem köye.
Haberin yok komşulardan,
Üstteki bi-haber alttan.
Ararsan derdine derman,
Gel gidelim meryem köye.
Gürül gürül dereleri,
Mis gibi kokar gülleri.
köyde öter bülbülleri,
Gel gidelim meryem köye.
Nedir bu inat ve ısrar,
Sağlığına kastın mı var,
Sabah kaldırır horozlar,kazlar
Gel gidelim meryem köye.
Sütün taze,peynirin hoş,
Açılsın gönlünde sende,coş,
Durma artık hayata koş,
Gel gidelim meryem köye.
Yaz başında çıkar koyun ile kuzun,
Dağlarda erir karın ile buzun
Gel gidelim meryem köye
coşar derelerde soğuk suyun
hiç bir yerde yok eşin ve benzerin
gel gidelim meryem köye
Derleyen NecatiYILDIZ.
NECONUN KÖY SEVGİSİ.
Bahardı o mevsim gittiğimde yaprak,yaprak
Yaylalar lale sümbül menekşe
Bütün evren buram buram çimen
İnsanlar toprak kokardı
O mevsim meryem köyümde
Karadüzün gölünde vırak vırak öterdi kurbağalar
Bülbüle nispet yaparcasına şen
İbibikler serçeler puhular
Taş yastık toprak döşek
Çekirge ninnisinde uykular
Koyun kuzu sesleri kaplardı her yanı
Tok bir melodi duyulurdu
Tepenin üstü kısır dağı vadisinden
Umutlanırdı doğa yeşilin koynunda
Mutluydu köylüm mesuttu tüm insanlar
O meryem köyümde
Ve ısınan toprakla yeşerir
Tomurcuklarla patlardı sevdalar
Sevdalar yalın sevdalar özgün
Sevdalar sevdaca yöreseldi
Köyümün baharında
Bir başka güzeldi köyümün güzelleri
Daha içliydi ezgileri gelinlerimin kızlarımın
Daha berraktı suları pınarlarında
Her şey bir hoştu o baharda
O meryem köyümün baharında
derleyen necati yıldız.
KÖYÜMÜ ÖZLEDİM
Bugün yine meryemimi özledim
Uzun uzun anlatılan hikayeleri
aşık şenlik köroğlu destanlarını
aşık gecelerinin Ahengini özledim
Arıların gerçek çicekten bal yapmasını
KovanlardAN ÇIKIP tatlı tatlı sokmasını
Tandır ekmeğinin mis kokmasını
Analarımızın çeçil peyniri kazandan çekmesini özledim
kısırDağdan gelen keklik seslerini
Dolu dolu gelen şah bezeyip dostlarını
Düğün şenliklerini gerçek dostlarını
o
küllü kömbeden para çıkmasını özledim
Çıldırdır kazam Meryemdir benim köyüm
Orada yatar ceddim atam soyum
Ben orada dünyaya geldim kemala erdim
Gerçek aşkın benliğim yakışını özledim
Koyun kuzu keçi kıdik yaylalara çıkışını
Gök gürlemesini
şimşek çakışını
İki yandan çaylarının akışını
Yukarı tepedeki makina daşını
kısırdağının yolunun yokuşunu özledim
Çıldırdır kazam Meryemdir benim köyüm
yağmur yağınca çıkardı bizim köyde nene gurşağı
gök yüzü bölünürdü ikiye rengareng
o bululların altında oynaşmayı özledim
at biner bulutlarla oynardık
yarışma yapar birinciyi seçerdik
at üstünde,
o cırıtoynamasını özledim
çıldırdır kazam meryemdir benim köyüm
aya azgınmıydık azgınköyde herkes bizden bezgin
tarlalarda ne kuşga goyorduh nede bulul
VALLAH lili ile azdığım o günleri özledim
babam bezdimi, bezdi ayda bir cızlavet lastik alardı
şoşta liliyle bizde cırıt atardık
lastikmi goyardık pilaçmı telle lastiği sardığım o pilacı özledim
köyde anam şeker torbasını yukardan asardı
bizdemahsun , mahsun yukarı bakardık
düşüner düşüner, durardıhbizde özözümüzepilan gurardıh
anam görmeden guncunu ohlavayla yırtardık
guncunu yırttığımo şeker torbasını özledim
çıldırdır kazam meryem dir köyüm
derleyen necati yıldız
Allahüekber Şehitleri Destanı
|
Sarıkamış dediler, Allahüekber dediler;
Vatan için oraya haydi asker dediler!..
Padişahın emridir, kumandan Enver Paşa;
Emir böyle kardeşim, gireceksin savaşa!..
Vatan, millet!.. diyerek biz savaşa katıldık;
Kış, kıyamet demeden bu cepheye atıldık!..
Allahüekber Dağında bir kar var; iki metre;
Ne korunak mevcuttu, ne siper, ne de sütre!..
Müttefikler karşıydı, bu biçim bir savaşa
İnadım, inat benim?demişti Enver Paşa!..
Üstümüzde ne gezer kaput ya da elbise;
Ne olurdu halimiz ,düşünmemişti kimse!..
Ne ayakkabı ne de çarık vardı ayakta;
Eldivensiz elleri, gel de soğuktan sakla!..
Ne ekmek var, ne de aş ne başka bir yiyecek;
Elbise lime, lime?Hani nerde giyecek!..
Bitlenmiştik hepimiz, bir de tifüs belâsı;
Herkesin gözlerinde ana, baba, sılası!..
Ruslar rahat içinde; bekliyor Sarıkamış?ta
Biz de donmak üzreyiz; tipi, bora ve kışta!..
Bu güçlükler içinde biz, dua ettik Allaha;
Kavuştur aileme yüce Tanrım bir daha!..
Donacağım ana ben!..Dua ettim yatmadan;
Kara, kışa yenildik tek; bir mermi atmadan!..
Bu kader mi Yarabbi?..Boşa ölüyoruz, boşa!..
Bekleyip donmamızı emretmiş Enver Paşa!..
Bu benim son nefesim; donuyorum ben ana!..
Yalnız doksan bin değil, milyon kurban vatana
Heyhat!..Enver Paşa?nın ?Turan? imiş hayali;
Doksan bin şehidimin boynundadır vebali!..
30.10.2010
Abbas Gökçe
|
kaynak necati yıldız.
|
BENZEMİYOR.
Bu köy bizim eski köye benzemer
Köyün içinden çayı çeşmesi akardı
Millet ona seyir ile bakardı
Bu köy bizimeski köye benzemer
Bu köy eskiden böyle değildi
Gelini gızı çeşmeye gelip giderdi
Şaka şenliğini ederdi gelgör kü
Bizim bu köye ne oldu
Köyümün içinden bin cankoyun çıkardı
bilmeremBu koyunayoz mala ne oldu
Köyü düşündükçe olerem deli
Buköyün insanı üzgünküskünkırgın çileli
Yaşlısı yarımhasta marabası deli
Bu köy bizimeski köye benzemer
Bizim köyünçobanı semet emmi varıydı
Orhanıda alır koyuna giderdi
Bizim bayram kişi çiftten yavaş yavaş gelirdi
Köyünede selam verirdi
Valla köyün içi şimdi ise keçilmer nefretten kinnen
Bilmeremki ne oldu
bu köy bizim eski köye benzemer
Bizim köy şeniydi şen saygın insanlarıvarıydı
Akşam olanda gasım dayının tükanında şaka şenlik varıydı
çifter çifterAşıkları sazı sözü varıydı
Vallah birde davetlerde behriyle saveşi varıydı
Bu köy bizim eski köye benzemer
Aya köye gidende tanımerler tanı
Hani o saygın insanışimdi hani
Yeni yetmeler gelde istanbuldan necatiyi tanı
Vallah bu köy bizim eski köye benzemer
Anam erken galhar özüne çayını demlerdi
Ahırda tavuklarıcivcileri yemlerdi
Birde eppeğime gaymaksürer gaza toyuğa yollardı
Mendebirden bele tozu dumana gatarak şoşu boylardım
Bu köy bizim eski köye benzemer
Kış olanda greydergelir yolu kürerdi
AlOsman'da o toya kadar yanında yürürdü
Daha sonra geri gelir dönerdi
Bu köy bizim eski köye benzemer
Derleyen: Necati YILDIZ
KÖYÜME ÖZLEM ŞİİRİ.
Necatiyim kırk yıl oldu ayrılalı köyümden
Dağları taşları yadıma tüştü
Her mevsimi ayrı ayrı güzeldi
Yazları kışları yadıma tüştü
Kışın soğuğunda tandırın başı
Anam pişirirdi leziz lavaşı
Hangeli Haşılı Feselli Pişi
Eriştenin aşları yadıma tüştü
Şarıl şarıl akan soğuk bulağı
Cana can katardı kaymağı yağı
Adolu yemliği kuzu kulağı
Ketenin içleri yadıma tüştü
Bahar aylarında ekim zamanı
Altın değerinde otu samanı
Sarı öküzün çektiği sabanı
Çeyilin çiçeği gülü yadıma tüştü
meşenin gaşında kuzu otlatmak
bululun gölgesinde uyuyup yatmak
Zoğların altından bıldırcın tutmak
Ördekleri kuşları yadıma tüştü
Sabahları kuşlar samanlığa dolardı
O komu o yazlığı yadıma düştü
Gece yarısında arabayı koşardık
Köyün içinden
Yola düşerdik
Hastanenin önünden geçerdik
Bir saate garpiçeni yolunu aşardık
Garadüzün sazlı gölü yadıma düştü
Koyunların yediği kekik otları
İlaç olurdu içenlere sütleri
Derde deva hepsinin etleri
O mucizevi işleri yadıma tüştü
Tırpanı tırmığı dirgeni yavayı
Kızların ördüğü renkli geveyi
Gümbür Gümbür vurdukları höveyi
Götürdüğüm hana başları yadıma düştü
Küçüğün büyüğe hürmeti vardı
Herkes birbirine saygı duyardı
Necati inin gönlünde yüze değerdi
O yahşı komşular yadıma düştü
Bilal kişi eşeğini alır giderdi
Birde elini hareket ederdi
köyün içinde küfür ederdi
O bulağın başı yadıma düştü
Sabahları koyunu koçu katardık
Kısır dağına doğru bakardık
Birde fena bir türkü yakardık o kıratı yoz malı
Yadıma düştü akşam oluncatepede
Otlatırdık danayı
Bizde oynardık henayıçelik çomağı
Tepedeki o makina taşı yadıma düştü
Yaz ortasında
Hırmanda samandöverdik
Atları velin üstünde hızlı hızlı sürerdik
O velinüstünden düştüğüm o gün yadıma düştü
Derleyen Necati YILDIZ
Her hakkı saklıdır
*ÖLDÜRÜLEN ŞAİRLER (6) :Çıldırlı Aşık ŞENLİK
Şairin şairi, ozanın ozanı öldürdüğü; hem de zehirleyerek öldürdüğünü biliyor musunuz?
Bilmiyorsanız, duymadıysanız; Çıldırlı Aşık Şenlik?i bulacaksınız.
Öldürülen Şairler çalışmamız içerisinde Çıldırlı Aşık Şenlik?in ayrı bir yeri vardır. Bunun sebebi de, şiir ve söz kudretinden öteki ozanların korkması sebebiyle Şenlik?i ölsün diye zehirlemiş olmalarıdır. Nitekim sonunda usta ozan Şenlik, memleketine-ana yurduna varamadan yolda Hakk?a yürümüş, zehirlendiği için ölmüştür.
Şiir böyledir işte. Biz o?na, şiire feryât figân kelam yağdırıyorsak işte bu acımasız tavrından, bu sevenini, sevdalısı ozanını ve şairini koruyamamasından.
Günümüzde de birbirini çekemeyen, kıskanan, hattâ rakibine çelme atan, iftira atan, kara çalan, elinden gelse rakibini boğup öldürecek derecede sinirlenenlere ve hicivlerinde edep sınırlarını aşarak, belden aşağı vuran şair ve ozanlarımızı çoğumuz okuyoruz değil mi?
Bu rekabet, bu saldırı ve bu hazımsızlık, iyiyi-güzeli-başarılıyı takdir edememe anlayışı yüzyıllar öncesinden bugünlere aka aka gelmiş işte?
Çıldırlı Aşık Şenlik, korkusuz, mert, sözünü esirgemeyen cesur yürek bir ozandır; ama onu atışma meydanında yenemeyenler, yemeğine zehir katarak yenmeye çalışmışlardır.
*
Şiirlerini mahallî şive Terekeme/Karapapak ağzıyla söyleyen Şenlik, Türk Ozanlık geleneğinin altın zincirinin çok önemli bir halkasıdır. O?nun izinden gidenler, ŞENLİK GELENEĞİ? ni devam ettirmeye çalışmaktalar. ŞENLİK KOLU, Anadolu ozanlığı içinde müstesna bir yere sahiptir.
Aşık Şenlik döneminin en ünlüsü ve en güçlü ozanıdır. Aşıkların piriydi, halen de öyledir; çünkü o halk edebiyatındaki en güzel örnekleri yazmış halk edebiyatına yeni şekiller kazandırmış, ustalar ustası bir aşığımızdır. ?Çıldır divanisi, Çıldır güzellemesi, şekil sicilleme, hayatı cigali tecnis? Türk Halk Şiirine kazandırdığı tarzlardan bazılarıdır. Azeri Türkçe?sinin bütün güzelliklerini eserlerinde ustaca kullanmıştır.
Bugünkü şiir dünyamızın kısırlığı, yeni arayışlara kapalı ve eskiyi tekrardan ve kötü taklitten öteye adım atamayan büyük çoğunluğa bakarak; iyi ki Aşık Şenlik gibi yeniliğe koşan ve onları başarılı bir şekilde eserleriyle ortaya koyan ozanlarımız yaşamışlar diyesim gelmekte. Çünkü, bugün bizlerin ?Gülce Edebiyat Akımı? ile yapmak istediğimiz de aşık Şenlik gibi, yeni bir nefes alanı, yeni bir çıkış yolu ortaya koymak, şiirimizi kanat kanat yükseltmektir. Bugün bizi çekemeyenlerin bize saldırıları neyse, dünkü zamanlarda da Aşık Şenlik?i zehirleyip öldürmeye kadar varan hazımsızlık da aynıdır.
Aşık şenlik, koca yüreğini şiirinin ruhuna nakışlamıştır. O yüzden sade bir ozan değil, aynı zamanda bir okuldur. Yanında birçok kimse aşıklık öğrenmiştir; usta-çırak geleneğine bağlı olarak meydana gelen ve ?Şenlik Kolu? olarak bilinen âşık kolunun kurucusu olmuştur. Oğlu Aşık Kasım başta olmak üzere Aşıklar: Bala Kişi, Âşık Kurban, Âşık Hasanbalı, Âşık Mehemmed, Âşık Asker, Âşık Süleyman, Âşık Demirkaya, Âşık Emrah, Âşık Balıbey, Âşık Mevlüt, Calalı Âşık Hüseyin Ural, Pekreşenli Âşık İbrahim, Revanlı Bala Mehemmed, Revanlı Âşık Ali, Bayram, Âşık Kasım ve Gülistan Çobanlar onun yetiştirdiği usta âşıklardandır
Şiirlerinde halk âşığı olarak Yunus?un, mutasavvıf olarak ise Hallac-ı Mansur?un adı geçen Şenlik, yaşadığı dönemin ve coğrafyanın en meşhur söz sultanıdır. Yetiştiği dönem, Anadolu ve Azerbaycan sahalarında usta âşıkların yetiştiği dönemdir ve Narmanlı Sümmanî, Posoflu Zülalî, Göyçeli Âşık Elesker, Feryadi, Mazlumi, Aşık Abbas ve İzanî gibi önemli ozanlar yaşamaktadır. Hatta derler ki: ?Sümmani, ile bütün hayatları boyunca bir kardeş gibi yaşamışlar. Söylentiye göre bir karşılaşmalarında uzun boylu çaba sarf edip, yorulunca Şenlikin annesi içeri girerek her ikisine de kardeşsiniz anlamına gelmesi için göğüslerini göstererek ve ozanları ayırmıştır.?
?Karabağdan Batuma, Erzurumdan Tiflise kadar nam salmıştı. İrticali ve hayal gücü kuvvetli bir âşık olan Şenlik, çağının ünlü âşıklarıyla meydan olmuş, onlarla atışmalar yapmıştır. ?
*
Kaynaklara göre:
?Kuzey Azerbaycan kazak Borça?lı bölgesinde Şemsettin hanlığına bağlı olarak yaşayan Karapapaklar, bu bölgenin 1828 yılında yapılan Türkmençay anlaşmasıyla Rusya?ya bırakılmasıyla göç etmişler ve Çıldır bölgesine yerleşmişlerdir.?
Kadir Ağa da onbeş aile ile birlikte gelip Çıldır?ın Karasu denilen bölgesine yerleşmiştir. Karasu daha sonraları (kara su-su kara- Suğara) Yakınsu olarak isim değiştirmiş, şimdi ki adı Aşık Şenlik Beldesi?dir.
Şenlik, 1850 yılının yaz aylarında bu beldede dünyaya gelmiştir. Babası, köyün yerli ailelerinden çiftçilikle uğraşan, orta halli bir köylü olan, Kadir Ağanın torunu, Kadirgillerin Molla Kadir?dir. Annesi Zeliha, okuma yazma bilen, görgülü ve bilgili, zeki bir kadındır.
Derler ki:
?Sabah namazında evine dönmekte olan Molla Kadir?i kapıda karşılayan köyün ebe kadını, bir oğlunun olduğunu müjdeleyerek, ?hasene?(hayır) vermesini söyler. Ebe kadının hasene sözünü heyecandan Hasan şeklinde anlayan Molla Kadir, çocuğuna ?Hasan? diye seslenir. Böylece çocuğun adı Hasan kalır.?
Hasan bir köy çocuğudur. Anadolu köy çocuklarının alın yazısı onun da değişmez yazgısıdır. Çift-çubuk, dere-bayır, harman, çamur? Yoksul Anadolu?nun yoksul köy çocukları, duyguları yaşadıkları coğrafyadan, ufukları özgür dağların ve bulutların ötesinde, umutları tozlu yollarda, alnı akıtmalı doru tay yelelerinde; sevdaları ekin tarlası kenarlarında, çayırlarda kendiliğinden yetişen al-kırmızı-siyah giysili gelincikler kadar nazik, nezih ve ince? Yiğitlik, bükülmez bileklik, korkusuzluk ve ataklık; sözünde durma, mertlik vaz geçilmezleri. Bizim Anadolu köy çocukları böyledir işte. Şenlik de böyleydi. Şenlik?de, Azerbaycan Borçalı bölgesinden göçüp gelmiş atalarının dilinden dil, Çıldır yaylalarından hız ve ilham almış bir köy çocuğudur?
Anlatırlar:
Aradan yıllar geçer, küçük Hasan büyür, 11-12 yaşlarına gelir. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber önüne kattığı koyunlarla köyden çıkar, akşama kadar dağlarda çayırlarda cümle köy çocuklarının yaptığı gibi koyun otlatır.
Gelelim Çıldır?a?
Çıldır uzun yıllar Sovyet işgalinde kalmış, iki devlet arasında sınır olmuş bir bölge? Birçok savaşa sahne olmuş. Savaş ve göç; felâketler, halk dilinde nice yanık destan ve türkülerin oluşmasına sebep olur elbette. Genç yaşta şehit düşen yiğitler, muradını alamayan genç kızlar, babalar, analar, dedeler, yetim yavrular, bu deyişlerin hüzünlü nağmeleri ve bitimsiz konularıdır. Dağlar ve ovalar isimsiz şehit mezarlarıyla; Çıldırlının yüreği, aklı ve gönlü de nice şehit menkıbesi, nice sonsuz efsâneyle dopdoludur. Bunlara ilâveten köy imamının anlattığı, okuduğu Battal Gazi destanları, Hazreti Ali?nin cenkleri, Yunus Emre ilâhileri, dinî ve millî kahramanlık öyküleri? İşte bizim Anadolu çocuklarını yoğuran esaslar bunlar? Bunlara varın siz uzun havaları, ağıtçı kadınların ağıtlarını, türküleri, yanık havaları ekleyin olmaz mı?
Şenlik, badeli âşıklarımızdandır.
Pir elinden bade içen Şenlik?e rüyasında sevgilisinin suretinin yanı sıra Hazreti Muhammed?in cemali de gösterilmiştir derler. Anlatılana göre, Şenlik, hem halk şairi hem de Hak âşığıdır.
Peki, ?Bâde içme? olayı nasıl gerçekleşmiştir diyecek olursanız, gene kaynaklara kulak vereceğiz.
Buyurun:
Hasan 14 yaşına geldiğinde, babasının av tüfeğini alır, Karasu?nun geçtiği ?Kulaklar? denilen yerde pusuya yatar, saatlerce yabani ördek bekler. Çünkü av tutkusuna yakalanmıştır.
Yine bir ikindi vakti pusuya yatar. Bir kaç saat sonra, üzerine bir ağırlık çöker, uyur-uyanık bir halde rüyalar alemine dalar. İkinci günün akşamına kadar öylecene kalır. Eve dönmediğini gören babası, köy halkı ile birlikte aramaya başlar ve baygın bir halde bulurlar.
Derler ki:
Yaşadığı âlemden uyandığına pişman bir halde, etrafına toplanan halkı süzer. Köyün imamı?nın, ?Oğlum Hasan sana ne oldu, neden böyle duruyorsun, niçin konuşmuyorsun? ? demesi üzerine, Hasan, Şu sözlerle cevap verir;
?Rüya-yı âlemde yattığım yerde
Neçe yüzmin hayal güşuma geldi
Üğbe üç cismine saldı ateş
Sevdiğim salatın düşuma geldi
Aynına geymişti gaflet lüzumu
Kör oluban açmayaydım gözümü
Bir tagayyır keyfte gördüm özümü
O kadar möhübbeti hoşuma geldi
Şenlik?em hakine gettim yüzünen
Bir kelme danıştım şiirin sözünen
Hayıf ki bakmadım kıyar gözünen
Sürahi gameti karşıma geldi.?
Hasan?ın sözleri bitince köy imamı şaşırır kalır. Eskilerin deyimiyle mektep-medrese görmemiş bu köy delikanlısı, Arapça-Farsça karışımı ve mahallî şiveyle şiir söyleyiveriştir. Hani, saz çalmasını bilse, ozan, aşık diyecek; amma, Hasan onu da, saz çalmasını da bilmiyordu. Bunda ilâhî bir sebep var diye düşündü imam efendi ve sevinçle gözleri ışıdı.
Kadir Ağa?nın kulağına eğilerek:
-?Gözün aydın, sili çözüldü Hasan?ın? der. Köylüler bundan bir şey anlamazlar, Hasan?ı eve getirirler.
Bilgili bir zat olan köy imamı Hasan?ı karşısına alarak,
-?Hasan, biraz önce bize bir türkü söyledin, sevdiğin Salat?ından bahsettin. Bunu bize anlat bakalım, nasıl gördün, türkünün sonunda tapşırdığın ?Şenlik? kimdir? ?? deyince, evde bulunan köylülerin hayretli bakışları önünde ikinci, Hasan?ın açılan dili yeni bir türküyü daha söyler:
?Yığılın ahbaplar yaren yoldaşlar
Bir sağalmaz derde düştüm bu gece
Hikmet-i pir ile ab-ı zülalden
Kevser Bulağından içtim bu gece
Kudret mektebinden verdiler dersi
Zahirde göründü arş ile kürsü
Hıfzımda zapt oldu Arabi Farsi
Lügat-i İmrani seçtim bu gece
Sefil Şenlik Hak?tan buldu kemali
Bu fikirle vasf-ı halin demeli
Bedirlenmiş gördüm güzel cemali
Tagayyır hal oluf şaştım bu gece?
Hasan, bu sözlerle pir elinden bade içtiğini, Arapça, Farsça ve İbranice öğrendiğini, cemâl gördüğünü ve bundan böyle adının da Aşık Şenlik olduğunu söylemiştir. İşte bu olaydan sonra, ünü hızla etrafa yayılmaya başlar.
*
Vurduğu kartalın ciğerlerinin parçalandığını görünce Aşık Şenlik, çok içlenmiş, üzülmüş ve o acıyla bir deyiş söylemiş:
Ne bakarsın melul melul yüzüme
Yüreğime koydun veremi kartal
Kanat çaldın pervaz ettin uçmağa
Zalim gülle kesti aranı kartal
Zehmin ağır yapın aslan yapısı
Gören kuşlar seni titrer hepisi
Öldürürdün ele geçen hapisi
Atardın karanlık yere mi kartal
Yüksek yüksek yığınlara çıkardın
Uzak uzak menzillere bakardın
Yüz sıçanı bir deliğe sokardın
Keserdin ağzını hara mı kartal
Sarıdır gözlerin yekedir başın
Çaynaklıdır pençen keskindir dişin
İnsafsız zulümkar zabit yoldaşın
Öldürmektir seni meramı kartal
Sefil Şenlik zulüm eyledi sana
Çalardın çırpardın batardın kana
Derdin hadden aştı gelmez hesaba
Lokman Hekim sarmaz yaranı kartal
Ve bu deyişten sonra, tüfeği atmış, avı ve avcılığı bırakmış.
*
Ve askerliği:
?1873-1875 yılları arasında Karsta askerlik yapmış; askerlik sonrası Arpaçay, Revan, Gümrü, Ardahan, Ahıska, Posof, Şavşat, Tiflis ve Borçalı ve çevresini dolaşmıştır. Tarih bin üç yüz on dört senede/Seyhat etdim gezdim diyar gurbeti... diye başlayan ve Ahıska, Posof ve Şavşat seyahatini dile getiren kırk hanelik seyahat destanı, onun en seçkin eserlerinden birisidir.?
*
?Önce, 1854te başlayan Kırım Harbi hercümerci, sonra da 1877de cereyan eden yeni bir Osmanlı-Rus savaşı? Şenlikin memleketini de Türkiyeden koparmıştı. Şenlik? in yaşı 27 idi. Esaret yıllarında, halkımızın millî duygularını diri tutarak düşmana karşı uyanık olmasını sağlayan genç bir önderdi.?
*
Ve Aşık Şenlik?in Rus generaline söylediği şiir:
Çıldır, Rus işgalindedir ve Kaymakam da Ermeni asıllı Andon diye birisidir. Kaymakam, Halk aşığı Şenlik?in namını duyar. Aşığı davet ederek, Rus yetkililer heyeti huzurunda şiir okumasını ister. Aşık Şenlik başlar okumaya:
Hulusi kalbimden bilsen fikrimi
Men Allah?tan Al Osman?ı isterem
Merhamet sahibi rahmani gani
Nesil Mürsel Hükmü hanı isterim
Süleyman mülkünde ber karar duran
Muhammet vekili makamı nuran
Hıfzının ezberi Ayeti Kuran
Salavatı ol süphanı isterim.
Emri hak yedinden çekilmiş kalem
Varmış bir ettiğim yetişti belam
Hükmünde saltanat mülkünde alem
Divanı şevketi şanı isterim.
Sultan Hamit-Şahım şahlar serveri
Dilinde selavat zikiri ezberi
Kaftan kafa zikri zeminden beri
Hüküm etmeye birce onu isterim
Gam günüdür bu sefil Şenliği?in şadı
Çıkmıyor gönlümden Al-Osman adı
Gitmiş de dünyanın lezzeti tadı
Mahşer günü bi mekânı isterem
*
Aşıklığının ilk dönemlerinde yalnızca türkü söyler?
Sonra da ünlü ozan Hasta Hasan?ın çırağı olan Aşık Nuri?den saz öğrenir.
Ve bütün ozanlar gibi, Anadolu ozanları gibi sever Şenlik de?
Gizlice sever.
Gizlice sevdiği Huri adlı kızın başka bir köye gelin gitmesi Şenlik?i çok etkiler, yakar, yıkar duman eder... Ayrılık acısını yaşamayana şair denmez, ozan denmez; denemez. İllâki bir ayrılık, bir gurbet ve hasret olacak. Zira bunlar aşığı yaşatan gıdadır. Aşığı aşık eden ayrılıktır, içten arıtan, sözünü renklendiren sesine inceden bir hüzün zarı yükleyen ayrılıktır. Ayrılığın acısı Şenlik?in şiirlerinde açık bir şekilde görülür. Bir süre sonra aynı köyden Abdullah?ın kızı Mürüvet?le evlenir. Çocukları olmayınca üç yıl sonra ikinci defa, yine Suhara?dan eski sevgilisi Huri?ye benzettiği, Kral Hasan?ın kızı Huri ile evlenir. Fakat aşık gönlü bu ikinci evliliğinde de huzuru bulamaz. Eşlerinin kavgaları, evde yarattıkları huzursuzluklar, Şenlik?i canından bezdirir. Devamlı olarak mutluluğu arar, fakat asla bulamaz.
Ve kızının kendi izni olmadan bir gençle kaçıp evlenmesini bir türlü içine sindiremez Şenlik, yirmi üç dörtlükten oluşan bu şiirinde kızını Allah?a şikâyet ederek ona beddua eder.
*
Ve zehirlenerek öldürülmesi:
?En ünlü beylerin, ağaların, hanların düğünlerin baş konuğu olmuş ve dönemin ünlü aşıklarını mat etmiştir. Âşıklıktaki kudreti onun hayatına mal olmuştur. Hikâye tasnif etme, atışma ve hele hele âşıklar için çok kolay bir hadise olmayan muamma asma ve muamma indirme gibi hususiyetleri muhteşem olan bir aşıktı? Hikâyeler tasnif ediyor ve anlatıyordu. Yusuf, Kerem, Nergiz ve Salman şiirlerinde adı geçen kahramanlarını mutlu ediyordu öykülerinde. Kendisi mutlu olamamıştı ama, ele aldığı kahramanlarını mutlu etmeye çalışıyordu. Ayrıca simya ilminde eşsiz bir usta olan Ebali Sinan da insanları aldatan oyunlarıyla onun şiirlerinde yerini alıyordu. Ve İranlıların ünlü destan kahramanı Zaloğlu Rüstem, Köroğlu ve Battal Gazi de onun dilinde yeniden mesajlar veriyordu mısra mısra? Biçare Şenlik, Çıldırlı Şenlik, Dertli Şenlik, Fağır Şenlik, Kul Şenlik, Şenliğ?em, Sefil Şenlik, Sergerdan Şenlik?ti mahlasları??
Revanda karşılaşıp yendiği âşıklardan onu çekemeyenler, yemeğine zaman geçtikçe etkisi görülen bir ağu koyarak zehirlemişlerdi.
Olay şöyle anlatılır:
Aşık Şenlik?in erken ölümüne sebep olan Revan yolculuğu şöyledir;
1913 yılı yaz aylarında, Revan Hanlarından birinin büyük bir düğünü olur. 40 gün 40 gece derler ya, hah işte o düğünlerden birisi? Bu düğüne çeşitli yörelerden bir çok aşık katılır.
Töreye göre, Hanlardan birinin ?Toy Babası? olması gerekiyordu. Çok şerefli ve gösterişli bir unvan olan toy babalığı için Hanlar arasında büyük çekişmeler olur.
Bu hanların her birinin himayesinde bir veya birkaç hikayeci usta aşık bulunur. Sonunda, hangi Hanın aşığı hiç duyulup işitilmemiş yeni bir hikaye anlatırsa, o Hanın toy babası olmasına karar verilir.
Bala Mehmet, Aşık Şenlik?in çırağıdır. Sıra ona geldiğinde ustasından öğrendiği ?Latif Şah? hikayesini anlatır. Ve böylece birinci gelen aşığın hanı da ?toy babası? olur.
Genç bir aşığın birinci gelmesine şaşıran diğer aşıklar olayı hazmedemezler ve bu genci sıkıştırırlar. Hikayenin asıl sahibini öğrenirler ve Çıldırlı Aşık Şenlik?i Revan?a getirmesi için kendisine bir aylık süre verirler. Aksi takdirde kendisini öldüreceklerini söylerler.
Bala Mehmet, Çıldır?a gelir ve ustasına durumu anlatır. Yalvarır, yakarır ve ikna eder.
Bunun üzerine Aşık Şenlik, çırağı ile birlikte Revan?a gider.
Revan Hanlarının aşıklarından bazıları, Şenlik?in daha önceleri Gümrü, Tiflis ve Borcalı?da görüşüp, tanıştığı ve yarışıp üstün geldiği aşıklardır. Bu nedenle Şenlik?ten çekiniyorlardı.
Şenlik Revan?da Hanlar?ın en ünlü aşıklarıyla karşılaşıp, üstün gelir.
Aşıkları yenilen ve dolayısıyla kendi itibarları da azalan Hanlar ve perişan olan, yenilen, gelirleri sıfıra inen diğer aşıklar, bu Osmanlı Aşığının yemeğine zehir katarlar. Revan?da hastalanan Şenlik, Gümrü?ye kadar trenle, oradan da öküz arabasıyla Çıldır?a gelirken, Arpaçay?ın Dalaver köyünde eniştesinin evinde yatağa düşer ve ölür.
Cenazesi Suhara?ya(Yakınsu) getirilir. Mezarı Suhara-Yakınsu (Aşıkşenlik Beldesi) ?ndedir. Tarih:1912 veya 1913? tür.
*
Şiirlerinde çok değişik konuları işleyen Aşık Şenlik, yaşadığı dönemin toplumsal sorunları ve çalkalanmaların da etkisiyle özellikle »koçaklama« dalında birçok şiir/türkü söyledi.
Öldürülen ozan-şairlerimizden birisi olan Çıldırlı Aşık Şenlik, ?Salman bey ile Turnatel Hanım Hikâyesi, Sevdakâr Şah ile Gülenaz Sultan Hikâyesi ve Lâtif Şah Hikâyesi? isimlerinde üç önemli hikâyeyi edebiyatımıza armağan etmiştir.
*
Demiş ki:
Gönül her gaflete inme
Ya dalınır ya dalınmaz
Muhabbet bir armağandır
Ya bölünür ya bölünmez.
Ad bednam eyleme beter
Töhmeti alemi tutar
Deftere yazılan gader
Ya silinir ya silinmez.
Şenlik der Sıtkı dost olan
Hoş söyleyip yüze gülen
Daim bir hulüste galan
Ya bulunur ya bulunmaz.
*
Demiş ki:
Ehli İslâm olan eşitsin bilsin
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana
İsterse Uruset ne ki var gelsin
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana
Guşanın gılıcı giyinin donu
Gavga bulutları sardı her yana
Doğdu koç yiğidin şan alma günü
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana
Asker olan bölüh bölüh bölünür
Sandınız mı Gars galesi alınır
Boz atlar üstünde gılıç çalınır
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana
Kavga gönül namert sapa yer arar
Er olan göğsünü düşmana gerer
Cemi Ervah bizle meydana gider
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana
Hele Al-Osmanın görmemiş zoru
Din gavreti olan tedarik görün
At tepin, baş kesin, kazağ?ın kırın
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmüna
Ben esferdir bilin Urus?un asli
Orman yabanisi balıkçı nesli
Hınzır sürüsüne dalıp kurt misli
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana
Şenlik ne durursun atlara minin
Sıyırak gılıç düşman üstüne sürün
Artacaktır şanı bu Al?Osman?ın
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana
Demiş ki:
İster ihtiyar ol ister nevcivan
Bu dünyada bâkî kalan öğünsün
Meraksız fikirsiz gamsız her zaman
Her zaman şâd olup gülen öğünsün
Müddet ki Hazret-i Ademden beri
Okunmaz defteri bilinmez sırrı
Bu dünyadan gitti nice bin biri
Ahretten dünyaya gelen öğünsün
Sefil Şenlik der ki bu dünya fâni
İskender Ürüstem Süleyman hani
Ecel pazarından kurtaran canı
Azrailden mühlet alan öğünsün
Demiş ki:
Ol kadir-i kayyum feyyaz-i celal
Salıp vücudumu nara ağlarım
Arş ile kürsüne çalanda kalem
Yazıp yığvalımı kara bağlarım
Hürüyü kılmandı melek misali
Tavuzdan cilveli ibrişim teli
Aklımı yitirip olmuşum deli
Ala gözlü nazlı yare ağlarım
Şenlik?im artıyor efkarım gamım
Bilmem neye varır benim encamım
Deryaya gark olup yelkensiz gemim
Elim yetmez bir kenara ağlarım
Demiş Ki:
Mevlayı seversen konak et beni
Bu gece eğlenir yatar giderem
Gözden ırak olup gönülden cüda
Derbeder olurum iter giderem
Çıra yakıp yanımızda oturma
Burda olan sözü köye götürme
Bir parça ekmekle su da getirme
Niyet edip oruç tutar giderem
Sabahtan kalkan da han pulu iste
Eğer vermez isem sen beni kısta
Atı koy mezada müşteri seste
Değere değmeze satar giderem
Mevlayı seversen tan etme bize
Hak kulun ayıbın vurmadı yüze
Bu yıl tahsirliydim göründüm göze
Bıldır yağan kardan beter giderem
Çıldırlı Şenlikim aşk hevesinde
Üryan gönlüm gezer abdal postunda
Kahve ocağında peyke üstünde
Yorgansız döşeksiz yatar giderem
Demiş Ki:
Hulus-i kalp ile bil sen fikrimi
Ben mevladan Al?Osman?ı isterim
Merhamet sahibi ol gazi hünkar
Bize hükmetmeye onu isterim
Sultan Hamit Şahım şahlar serveri
Zikrimde Kurandır dilim ezberi
Kaftan kafa zirr ü zeminden beri
Nefs-i Mürsel hükmü hanı isterim
Süleyman tahtında bey karar duran
Muhammet vekili mekanı nuran
Ezler hıfsı furkan ayet-ül Kuran
Salavatı ol süphanı isterim
Ezelden alnıma çekilmiş kalem
Ettiğim var idi yetişti belam
Vaktinde saltanat hükmünde alem
Divanında şevket sanı isterim
Gam gündür Şenlik?in gönlünün şadı
Fikrimden çıkmıyor Al?Osman adı
Gidiyor dünyanın lezzeti tadı
Ben ne binde bir mekanı isterim
Demiş Ki:
Yığılın ahbaplar yaren yoldaşlar
Gamlı gönlüm vatanından yad olur
Kahpe felek beni sürgün eyledi
Dostlar ağlar düşmanlarım şad olur
Daha geçti devran sürmek sırası
Aşk okunun merhem bulmaz yarası
Hiç kimsenin başa yanmaz çırası
Çoklar bu sevdadan na-murad olur
Ustasından ders almayan pirsizdi
Bir gül gördüm dört tarafı harsızdı
Koy desinler Kul Şenlik?e arsızdı
El içinde bu iş mana ad olur
Demiş Kİ:
İçip aşkın badesini vücud-i nar olmuşam
Divane derviş misali feryad-i zar olmuşam
Perişan bülbül kan ağlar ah u nalemden menim
Dil hasta gönül şikeste hem tarumar olmuşam
Bin yıl ömür verdi Adem?i saldı aha
Yedi yüz elli Şit yaşadı dokuz yüz elli Nuh?a
Erenleri hak edeni fani kılar mı raha
Düşüp de dünya şerrine kara efkar olmuşam
Şenlik?im hizmet etmedim daim bir tarikata
Uyup iblis yığvasına çok ettim cürm ü hata
Şefaat ya resulullah muhtacım marifete
İsyanın hadden aşıptır çok günahkar olmuşam
Ve Yine Demiş Ki:
Düşmüşüm gam deryasına ummanda yüzen benim
Rüyada çark-ı alemi devredip gezen benim
Dersim aldım pünhandan ayana çıkmaz sırrım
Ehl-i marifet hoş nasihat cevahir lisan benim
Semada mahlukat gördüm nezmider nur danesi
Çıkmaz arşa inmez hakka müğelladır binası
Yigirmi dört sahat bin dört yüz kırktır manası
Birinde bin kerre hakka şükreder insan benim
Ne layık ki beni deyip arzulayıp gelesin
Divan-ı alem içinde imtihana salasın
Deseler ki Sefil Şenlik sen bir azim kalasın
Rütbem arşa direk olsa hak ile yeksan benim
Ve Eklemiş:
Manasız mantıksız sözü bilmenin faydası ne
Az anlayıp çok söyleyip gülmenin faydası ne
İtibar dediğin elde bir muhalif şişedi
Kaldırıp beyhude taşa çalmanın faydası ne
Dipte tekbir kabul olmaz niyaz-ı marifete
Kalpte tasdik eylemektir sıtk ile itikada
Ab-ı umman kenarında baş eğip ibadete
Türaptan teyemmüm alıp kılmanın faydası ne
Biçare pervane bilmez kastı sitem olanı
Garaz-ı gazzap şamına başı candan dolanı
İste seni isteyeni tanı kadir bileni
Hürmetsiz teklifsiz yere gelmenin faydası ne
İlacı na-mümkün olur başa gelen kaderin
Haşre dek acısı gitmek ihtiyacı kederin
El içinde şöhret bulan şerafetli pederin
Mülkünde ne halef evlat kalmanın faydası ne
Sefil Şenlik aşk ucundan düşüp gaflet habına
Derununda mülhezayı derc eyler hesabına
Reyisi nadan sefine düşer gam girdabına
Dalgası şaşkın deryaya dalmanın faydası ne
Ve Devam Etmiş:
Dinleyin ağalar size söyleyim
Ürüşan gönlümün intizarı var
Et yiyip at binip dilber sevmiyem
Ne bilir dünyadan ne haberi var
Ellerim doymadı elvan kınadan
O beyaz buhaktan billur sineden
İki sevda birbirine binadan
Değmeyin hatırına ikrarı var
Huri-yüi gılmandı salatın soyu
Selviden seçilmez yücedir boyu
Livane sancağı Sirya?dır köyü
Çıldırlı Şenlik?in yadigarı var
ŞENLİK ?TEN MANZUM BİR ÖYKÜ:
?Rivayet şöyle gelişmektedir. İbrahim peygamber efendimiz oğlu İsmaili kurban etmesinden gelmektedir.
Musa peygamber kainattaki bütün canlıların dilini bilen tek peygamberdi. İbrahim peygamber efendimiz oğlunu İsmaili kurban etmeye götürürken İsmaile durumu anlatmış İsmailde babasına mademki öyle bir Rabbimize sözün var tamam baba demiş.Yanlız benim gözümü bağlarsan yeter.Gitmişler bir çölün ortasına İsmail eğmiş kafasını İbrahim aleyhisselam elindeki bıçağı çektiğinde bıçağın İsmailin boynunu kesmediğini görmüş.O heyecanla taşa bıçağı vurmuş.Taş ikiye ayrılmıştır.
Olduğu yerde İbrahim peygamber donmuş kalmış. Bu sadakatten dolayı yüce Rabb meleklere emir ederek Musa aleyhisselam Tur dağında koyun otlatırken 4 kurt geliyor. Çoban diyor bize kısmetimizi ver.Çobanda diyor ki bu sürü benim değil bunun sahibi var diyor.
Kurtlar diyor ki biz sürüne bakalım sen git sahibinden izin al gel.
Musa (a.s) düşünüyor. Kurta koyun emanet edilir mi?
Ben size güvenmiyorum diyor. Kurtlar dile gelip yemin ediyorlar.
Hz. Musa nın hakkı için Muhammet Mustafanın dişi hakkı için yemin edince Musa peygamber bakıyor ki kurtlar benim ismime yemin etti.Tamam diyor siz burda sürüye bakın ben gidip sahibine söyleyip geleceğim diyor.Musa sürünün sahibine söylediğinde gök ala koyunu ver diyor.Kurtlar gök ala koyunu götürüyor.İçindeki kuzuyu çıkarıp İbrahim peygamber efendimize götürüyorlar.Cebrail (a.s.) Hz. İbrahime geliyor.Kaldır başını diyor gök yüzüne bak İbrahim peygamber gök yüzüne baktığında bir koçun geldiğini görüyor.İşte diyor İsmailin yerine kurban bu koçu keseceksin.Allah rızası için kesilen bu kurbanlar bu şiirin Çıldırlı Aşık Şenlik baba tarafından yazılmasına neden olmuştur.Torunu Necmettin Şenlik dahi bu hikayeden Şenlik dedesinin esinlendiğini söylemektedir. ?
Tur Dağında Musa(AS.) Hikayesi
Musa Tur dağında koyun güderken,
Allah için ibadetini ederken,
Cebrail geldi kurtlar şeklinde,
İki cihan serveri hemen dur dedi.
Musa dedi kurtlara,arzunuz neyidi,
Davarları ürkütmeyin, bir kenarda durun dedi,
Bu sürünün bir sahibi var dedi,
Sahipsiz sürüden koyun verilmez dedi.
Kurtlar dedi başka çaresi yoktur nidelim,
Başımızı alıp bu diyardan nereye gidelim,
Musa sen git Ağana söyle, biz koyunları güdelim,
Git Ağana selam söle Pir dedi.
Musa dedi ki kurtlara:
Yaradan Mevlanın yolları ince,
Ona turap olan kulları nice,
Ben neylerem, Siz sürüyü kırınca,
Bu hizmet de bana zor, dedi.
Kurtlar başladılar yemin etmeye,
Yusuf(as) ın düşü hakkı için,
Veysel Karaninin başı hakkı için,
Gel sürünü sal, selamet gör; dedi.
Musa vedalaştı, yollara düştü,
Melekler önüne bir bayrak açtı,
Musa varıp Ağasına danıştı,
Ağası dedi: git kurtların kısmetini ver, dedi.
Musa Ağasından geri dönünce,
Kurtlar hemen kısmetini alınca,
Koyunu tutup, kurtlara verince,
Allah senden razı olsun Pir, dedi.
O koyuna yeşil bir bayrak gerildi,
Melekler hemen etrafına sarıldı,
Kuzuyu alınca hemen, koyun dirildi,
Hani benim körpe balam nerede: Dedi.
Cebrail (as) der ki koyuna,
Eğer sen kuzunu sorarsan,
İsmail (as) inen koçu gör, dedi,
Cenneti alada, onu gör, dedi.
Sefil Şenlik muradına erersen
mihraçtaki o nebiyi sorarsan
Eğer koyun sen kuzunu sorarsan,
Cenneti alada, onu gör, dedi.
Ve SÖZ AŞIK ZÜLALİ?DE:
Ağası gedesi cümlesi birlik,
Hürmet muhabbetle ederler dirlik,
Ne zaman ki ölmüş babanız Şenlik,
O zaman bozulmuş ziynetin Çıldır.
??????????????.
Zülâlî, burdadır erenler hâsı,
Ehli dil ocağı pirler ülkesi,
Güzeldir âhengi hoştur şivesi,
Yahşıdır lisanın sohbetin Çıldır.
SON SÖZ BİZDEN OLSUN:
EY HASRET ŞOFÖRÜ! (Gülce-Buluşma)
Çözdün mü ömrün boyunca bir kere
Tek bir kere muamma, de bana? !
Yoksa askıda mı kaldı hayat bilmecen
Ve sustu mu gönül sazın köy odalarında?
Yarım kalan şiirlerin yarım sultanı
Çıldır nerededir bilir misin acaba?
Duydun mu, işittin mi ey ham manzumeci?
Kimdir, ne demiştir Çıldırlı Şenlik Baba?
Ve
Baş parmağı niye göğü gösterir?
Beldesinin yol ağzına bağdaş kurup oturanda
Düşündün mü hiç?
Sen ki uyakların tahta bacaklı süvarisi
Yaralı, kırık ve şiş iskeletli manzumelerin
Yorgun kalemli sahibi,
İmgelerin ruhsuz ve şekilsiz,
Duygu mimarına çırak bile olamadın
Baden zehir zıkkım, dilin kilitli
Sürgüde ve sürgündesin
Sözcüklerin en utangaç efendisi?
Haydi çek arabanı ey hasret şoförü
Çalıştır, bas gaza, yürü doğuya?
Kars?a, Ardahan?a uzan da görelim
Görelim Anadolu yollarında seni de
İçimiz rahat, evlerimize dönelim?
Yolda bir kaset at dinle
Çıldır divanını
Çıldır koşmasını
Ve
93 koçaklamasını Şenlik Baba?dan..
Unutma, tamam mı?
Ey düzayak koşmanın
Altıbeş onbirlik meftunu dostum,
Bilir misin cigalı tecnis nedir?
Ya tuyuğu, varsağıyı? ...
İşittin mi hiç?
Öldük, öldürüldük
Bin kez öldürdüler, milyon kere dirildik
Şenlik babamızı zehirlediler
Gitti zehirleyenler, yok adları-sanları
Şenlik Baba yaşamakta işte
Daha kaç bin yıl yaşayacak içimizde
Bizde, bizimle?
Sazımın sinesinden arşa yükselir içim
Parmaklarım ufukta dolanır hilâl çizer.
Acım, öfkem, hüznüm ve en mükemmel sevincim
Bir anda mısralaşır söz sultanıyla gezer
Coğrafyayı yurt yapan bayram yeri, şenliğim
Halkımın yüreğidir, dilidir ozanlarım.
Ermeni?ye, Moskof?a kafa tutan Şenliğim
Gül açar Ardahan?da, o gün onu anlarım.
a) ÇILDIRLI AŞIK ŞENLİK :
Kars?ın en sıkıntılı dönemlerinde Milli duyguyu ayakta tutmuş ve bu yolda ölmez eserler vermiş bir halk şairimizdir. Kendisi Çıldır?ın o zamanki adıyla Suhara bugün adı Yakınsu köyünde doğmuş, bugün sınırlarımızın dışında kalan Akbaba? nın hozu köyünde ölmüştür. Mezarı doğduğu köy olan Yakınsu?dadır. Üç tane önemli halk hikayesi vardır. Bunlar : Salman Bey, Latif Şah ve Sevdekar?dır. Aşık Şenliğin şiirlerinde özellikle yurt ve kahramanlık temaları ağır basar. Oldukça meşhur olan 93 koçaklaması ve Ermeni komutanına verilen cevabı yanında sayısı 200?e yaklaşan kahramanlık şiiri vardır. Dili ağdalıdır.
93 KOÇAKLAMASI
Ehli İslam olan işitsin, bilsin
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana,
İsterse uruset ne ki var gelsin,
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana
Kurşanın kılıncı, giyinin donu,
Kavga bulutları sardı her yanı,
Doğdu koç yiğidin şan almak günü
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.
Asker olan bölük bölük bölünür
Sandınızmı ki Kars kalası alınır
Boz atlar üstünde kılıç çalınır
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana
Kavga günü namert sapa yer arar
Er olan göğsünü düşmana gerer
Cemi Ervah bizlen meydana girer
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.
Hele Al-Osman?ın görmemiş zorun
Din gayreti olan tedarik görün
At tepin, baş kesin, kazağın kırın
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.
Ben-Esferdir bilin Urusun aslı
Orman yabanisi, balıkçı nesli
Hınzır sürüsüne dalıp kurt misali
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.
ŞENLİK, ne durursunuz atları binin,
Sıyra, kılıç düşman üstüne dönün,
Artacaktır şanı bu Al-Osman?ın
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.
b) KAĞIZMAN?LI HIFZI :
Kağızman?da 1893 yılında doğmuş ve yine Kağızman?da 1918 yılında ölmüştür. İçli bir halk şairi olan Kağızmanlı Hıfzı?nın en yaygın şiiri SEFİL BAYKUŞ? tur. Bunun dışında tabiatla söyleşileri oldukça önemlidir. Sade bir dille söylediği meşhur Çiçekler şiirini Turnalara yazdığı şu dörtlükler tamamlar gibidir.
Doldu feleklere feryad?ü figan
Ne zalim çağrışır gelen durnalar
Adam mı dayanır, can mı dayanır
Geldi daş demiri delen durnalar.
Yaralı yorgunlar geldi yetişti
Oldu katar katar çaldı çağrıştı
Eyvah getti bulutlara karıştı
Sesi kulağımda kalan durnalar.
Sefil durnam bizim dilden kanamaz
Ağırdır gövdesi dala konamaz
Şahandan havfeder yere inemez
Eyler dil şehrini talan durnalar.
Gözler bu meraktan dolukur ağlar
Gözümün yaşından yarılır dağlar
Döğer sinesini göğerir bağlar
O çalıp çağıran çalan durnalar
Mevlam bene bir çift kanat vereydi
Yorgun HIFZI durnalara ereydi
Hasret gözler belki yarı göreydi
Dost köyünden geçer iken durnalar...
c) MURAT ÇOBANOĞLU :
1940 YILINDA Kars istasyon mahallesinde doğmuştur. Küçük yaştan beridir aşıklıkla iç içe yaşadı. Babası da Kars?ın ünlü aşıklarından Gülistan ÇOBANOĞLU ve aynı zamanda Murat ÇOBANOĞLU? nun ustasıdır.
İlk olarak 1967 yılında Konya Aşıklar Bayramında genç yaşında birinci olunca, tüm Türkiye?de ad aldı. Bu arada çeşitli etkinliklere katıldı. Yurt içi ve yurt dışı turneleri oldu. Hepsinde birbirinden güzel başarılar kazandı ve namı iyice yayıldı.
1990 yılında Kültür Bakanlığı?nda Devlet Sanatçısı unvanını alarak şu anda sanatı sürdürmektedir. Evli ve 4 çocuk babasıdır. Kars?ta ozanlar kahvesinin sahibidir. Halen en başarılı aşıklarımız arasındadır.
Murat ÇOBANOĞLU? nun ilk iki eseri (bestesi) aşağıya çıkarılmıştır.
Bir fendile geldi geçti
Kiziroğlu Mustafa Bey
Hışmı dağı deldi geçti
Kiziroğlu Mustafa Bey
Bir beyin oğlu zor beyin oğlu.
Vay ben ona eş olaydım
Anadan onbeş olaydım
Keşke ondan kardeş olaydım
Kiziroğlu Mustafa bey
Bir beyin oğlu zor beyin oğlu
Bir atı var ala paça
Mecel vermez kırat kaça
Az kaldı ortamdan biçe
Kiziroğlu Mustafa bey
Bir beyin oğlu zor beyin oğlu
Hay edende haya teper
Huy edende huya teper
Köroğlu? nu Suya teper
Kiziroğlu Mustafa bey
Bir beyin oğlu zor beyin oğlu
SEVDİĞİM YAR
Sevdiğim yar bana göndermiş name
Rüzgar dokunmamış dal ister benden
Bir lezzet olması demiş dadında
Hiç arı görmemiş bal ister benden
Nerden alayım nerden bulayım
Ne bir ağacım var nede bir bağım
Ne bir yuvam vardır nede otağım
Ne bir sedirim vardır nede konağım
Al kumaş içinden şal ister benden
Nerden alayım nerden bulayım
Kaşları karadır kipriyi oktur
Feleye karşılık oyunum yoktur
Bir kuzu bulamam koyunum yoktur
Yinede bir sürü mal ister benden
Nerden alayım nerden bulayım
ÇOBANOĞLU derki iz bula bilmem
Kışın çok ararım yaz bula bilmem
İnsanlarda doğru söz bula bilmem
Yalan söylemeyen dil ister benden
Nerden alayım nerden bulayım
d) MURAT YILDIZ (KARAHANLI MURAT)
Akyaka ilçesinin karahan köyünde doğdu. 1999 da Kars? da öldü.
Bugün varam yarın yokam
Çok çalıştım zahmetime ay hayıf
Gençliğimde yahşı yaman bilmedim
Haram kattım zahmetime ay hayıf.
e) İLGAR ÇİFTÇİOĞLU :
1964 yılında Kars?ın Arpaçay İlçesi Taşdere köyünde doğdu. Halen yöresel olarak aşıklığını sürdürmektedir.
Göçmeyeydim bu şehire
Kars?ım sana hasret kaldım
Göz yaşım döndü nehire
Kars?ımsana hasret kaldım
Bahçesini bağmanını
Karadağ?ın dumanını
Göresidim insanını
Kars?ım sana hasret kaldım.
Eğer bizim köyü, görmek istersen,
Bekle dostum yaz gelsin de gidelim,
Horoz Gözü,Çiyelem,Turşmeze,seversen,
Kış geçsin yaz gelsin, gidip yiyelim.
Bahar gelir açar, her yerde güller,
Bizim köyde çoktur, öten bülbüller,
Hele bir de açsın, o mor sümbüller,
Son cemre düşünce, gidip görelim.
Bizim köy güzeldir görsen seversin,
Adoyul,Yemlik kuzukulak bir çıksa, güzelmiş dersin,
Sular hep çağlar? da, sesin dinlersin,
Gölde Alabalık çıksın, dostum gidelim.
Yeşildir bizim köy, kızıl tepeormanı
Bekler sabah akşam, köyün çobanı,
Hele bir çoban var, herkes hayranı,
Sabri çalsın da divanı biz dinleyelim.
Çoktur terekeme kızları, sanırsın ceylan
At besler ahırda, hepsi küheylanm
Garadüzü garpiçeni gelde gezelim
Siz bu arada hımıgülül yedizmi
meryem köye derdinizidedizmi
cami ile okulunu gelip gördüzmü
O koyunu kuzuyu kazı gördüzmü
Gelde görelim.
Çok meşurdur peyniribalı yağı
hele birde kışın o hindisi gazı
Gelde yiyelim
Nefis olur baharı yazı
Tarlalarda mor sünbüllü alı beyazı
Gelde gidelim
Kısır dağına zirveden bakarsın
Benim köye abayı yakarsın
çıldır gölüne uzaktansende bakarsın
Gelde gidelim
Kızıl tepede 80 şehit verdiler
Ermeniye şehitler
Nalet dediler hey atam heykkallk
Sende gör bağlıyorum sözümü burada
Her birimiz bir yarıda selam olsun köyüme buradan
Sendegör
Derleyen:Necati Yıldız Her hakkı Saklıdır
KÖYÜM
Yıllar ca mazinle yaşasam kalsam
istemem başka yer her gün kahrolsam
Ne kadar arasam ne kadar sorsam
Senden güzelini bulamam köyüm
Hasretin bitmişti geldi ğim o gün
Sevincin içime sığmıyor bu gün
Çevreme bakınıp gezinsem her gün
Senden güzelini bulamam köyüm
Kıskanırım seni seher yelinden
Her kim anlatsa da tatlı dilinden
İnan ki vaz geçmem meryem'im senden
Senden güzelini bulamam köyüm
Necatiyim yazarım dizeler sana
Kalbimde bıraktın maziler bana
Gönderseler beni ta o fizana
Senden güzelini bulamam köyüm
Necati Yıldız
Dinle anlatayım hayat hikayesini
Açılırdı baharda gülü Meryem?in
Düğünde bayramda halay tutardı,
Bozuldu yeşilli, alı köyümün.
Bindokuzyüzlü yıllarda Kafkasya?dan geldiler,
Dokuz on beşte seksen şehit verdiler,
Gelinler dul,çocuklar yetim kaldır,
Kırıldı kanadı, kolu Meryem?in.
Perişan oldu hali Meryem?in.
Geriye kalanlar canlanıp köyü kurdular
Kısırdağı?nı Duduna?dan aldılar,
Karadüzü adım adım böldüler,
Çıldır Ardahan arasıdır yolu Meryem?in
Dokuz otuz altıda, büyük göç başladı,
Gidenler kalanları taşladı,
Ayrılık hasreti ciğerlere işledi,
Ortalar ve Yoncalı?dan gelirdi mektubu teli köylünün
Şen yaşadılar elli seksen arası,
Seksek ile doksan beşte tekrar göçün sırası,
Yok mu bilmem bu ayrılığın çaresi,
Bu sefer İstanbul?a düşer yolu köyümün.
Devr oldu devranı, döndü çağları,
Çöl oldu ovaları, yaban dağları,
Çok meşhur olurdu peyniri,balı,yağları,
İstanbul?da tükendi koyunuyla malı Meryem?in
Garip kaldı mezarlığı okulu camisi
Yad ellere göç eyledi hepisi,
Öldü ağaları, kaldı gedası,
Acep kimlere kalacak sonu, köyümün.
Dünya fanidir aldanıp kanma,
Gidenler geri gelecek sanma,
Sakın bir daha geriye dönme,
Talan oldu damı,taşı,malı köyümün.
Himmet TÜRKÖZ yazdı hem ağladı.
Yavrular bizi gurbetlere bağladı.
Yaylasını yabancı köyler yayladı.
Seni bekliyor fidanlığı ile gölü köyümün.
Benim köyüm köylerin hası,
Meryem?dir köyümün açık adresi,
Çıldır?dır kazası,Ardahan?dır ili köyümün.
Himmet TÜRKÖZ
Bir milletin söylenecek sözü var
Söz konuşak terekeme dilinde
Geleneği âşıklıktır sazı var
Saz konuşak terekeme dilinde
Oğuz boyu asilzade kanı var
İnsaf mertlik yiğit dostluk yanı var
Cephelerde yiğit erlik şanı var
Öz konuşak terekeme dilinde
Sofrasında ekmeğini paylaşır
At üstünde kılıç kama savaşır
Dil salâvat başta kuranı taşır
Düz konuşak terekeme dilinde
Bilirsen masala nağıl diyeler
Çekemez kıskanca pakıl diyeler
Asıl fotoğrafa şekil diyeler
Yüz konuşak terekeme dilinde
Kısıklı der yaz sözünü bir yana
Ata ana gardaş oğul bir yana
Yaşam tarzın örf adetin her yana
Yaz konuşak terekeme dilinde
Elma deyim ayva deyim nar deyim
Gelen yılda giden yıla ne deyim
Teze günde yeni umut var gözle
Gelen yılda giden yıla ne deyim
Dört bir yanda gezer ölüm her acı
İman fırsat keser vicdan eleci
Acımaz kardeşe saldırır bacı
Gelen yılda giden yıla ne deyim
Yokluk işsizliktir milleti üzen
Garibin başını çiğneyip ezen
Ölüm mü sorunu kökünden çözen
Gelen yılda giden yıla ne deyim
Ay Terekeme
Terekeme
Keteyi kömbeyi sofraya dizer
Pişirir konağa pay terekeme
Kuzuda deriyi tulumluk yüzer
Demlemiş ocakta çay terekeme
Sediri otağı sohbet konağı
Motalda çeçili külekte yağı
Karpuzu çatlatır soğuk suları
Çobansız sürüyü say terekeme
Emim büvüm lelem atam gör meni
Zalim gurbet hasret saldı sor meni
Kadim dostlar bacı gardaş sil meni
İsmini dünyaya yay terekeme
Mahnısında kör oğluyu dinletir
Nağılında latif şahı anlatır
Davulunda şeyh şamili oynatır
Başına papağı koy terekeme
Terekeme yurdu karsın toprağı
Tecnisi mahlası okur divanı
Şair Hasan baba şenlik ozanı
Ağası mecliste bey terekeme
Necati YILDIZ
Terekeme balasıyım
Sılam elim karsım benim
Öz toprağım ata yurdum
Türk soyudur asıl soyum
Terekeme balasıyım
Kafkaslar öz yurdum olmuş
Nice od düşmüş talanmış
Birçok kere zulüm görmüş
Serhat Kars kalesiyim
Çimen çiçeği gülünün
Kırda öten kekliğinin
O mavi çıldır gölünün
Güzel sesli turnasıyım
Aşığıyım telli sazın
Çokta kısa bahar yazın
Türkü söyler gelin kızın
Ak ellerin kınasıyım
Yaylasında çiçek açan
Etrafa mis koku saçan
Doğu kilit kapısı san
Sana her dem ölesiyim
Sekiz güzel ilçelerim
Üç yüz altmış sekiz köyüm
Otuz altı şehir kodum
Yaz güzel kış çilesiyim
Kısıklı der dayan karsım
Bir yazınan doyan karsım
Serhatlığın beyan karsım
Serhatların serhatıyım
NECATİ YILDIZ
Meryem Köyü Destanı
Dinle anlatayım hayat hikayesini
Açılırdı baharda gülü Meryem?in
Düğünde bayramda halay tutardı,
Bozuldu yeşilli, alı köyümün.
Bindokuzyüzlü yıllarda Kafkasya?dan geldiler,
Dokuz on beşte seksen şehit verdiler,
Gelinler dul,çocuklar yetim kaldır,
Kırıldı kanadı, kolu Meryem?in.
Perişan oldu hali Meryem?in.
Geriye kalanlar canlanıp köyü kurdular
Kısırdağı?nı Duduna?dan aldılar,
Karadüzü adım adım böldüler,
Çıldır Ardahan arasıdır yolu Meryem?in
Dokuz otuz altıda, büyük göç başladı,
Gidenler kalanları taşladı,
Ayrılık hasreti ciğerlere işledi,
Ortalar ve Yoncalı?dan gelirdi mektubu teli köylünün
Şen yaşadılar elli seksen arası,
Seksek ile doksan beşte tekrar göçün sırası,
Yok mu bilmem bu ayrılığın çaresi,
Bu sefer İstanbul?a düşer yolu köyümün.
Devr oldu devranı, döndü çağları,
Çöl oldu ovaları, yaban dağları,
Çok meşhur olurdu peyniri,balı,yağları,
İstanbul?da tükendi koyunuyla malı Meryem?in
Garip kaldı mezarlığı okulu camisi
Yad ellere göç eyledi hepisi,
Öldü ağaları, kaldı gedası,
Acep kimlere kalacak sonu, köyümün.
Dünya fanidir aldanıp kanma,
Gidenler geri gelecek sanma,
Sakın bir daha geriye dönme,
Talan oldu damı,taşı,malı köyümün.
Himmet TÜRKÖZ yazdı hem ağladı.
Yavrular bizi gurbetlere bağladı.
Yaylasını yabancı köyler yayladı.
Seni bekliyor fidanlığı ile gölü köyümün.
Benim köyüm köylerin hası,
Meryem?dir köyümün açık adresi,
Çıldır?dır kazası,Ardahan?dır ili köyümün.
Himmet Türköz
Aşık Şenlik'in Doğumu ve Eserleri
Aşık şenlik 1853 yılında Çıldırın Suhara köyünde doğmuş, 1912 ya da 1914 yılında ölmüştür. Asıl adı Hasandır.
Kendisine "Aşık Şenlik" takma adını almıştır. "Çıldırlı Aşık" diye de bilinir. Doğduğu, yetiştiği bölgenin
Azerbaycana yakın oluşunun dilini de etkilediği gözleniyor. Azeri Türkçesine yatkın bir dil kullanmış.
Öğrenim görmediği anlaşılıyor. Böylece, saz ozanlığının, halk ozanlığının arılığını koruyabilmiş olduğu
söylenebilir.
Çiftçilik, avcılık yaparak geçimini sağladığı anlaşılan Aşık Şenlik, yetiştiği bölgedeki bütün tarihsel olayların
içinde yaşamış, savaşların acısını, yıkımını çekmiş bir ozandır.
Halk şiiri, günümüze yaklaştıkça özünde özelliğini giderek yitirirken Aşık Şenlikin yalnız biçimde değil özde
de geleneksel halk ozanlığının "Aşık"lığın özelliğini koruma çabası dikkati çekiyor. Başlıca önemi, özelliği de
buradan kaynaklanıyor. Yaşamı boyunca birçok çırak yetiştirdi, kendisinden sonra gelen aşıkları da etkiledi. Rus savaşını yaşadı, göç ve felaketlere tanık oldu. Bu olaylar hem şiirlerini, hem edebi kişiliğini şekillendirdi. Koşma, yedekli koşma, tecnis, destan, türkü ve bayati türlerinde eserleri var.
Deli gönlüm nasihat etsem
Deli gönlüm nasihat etsem
Deme ulusum var elim yaltşıdır
Bu dünya fanidir kimseye kalmaz
Deme bu dünyada kalan yahşıdır.
*
Meydana giremde özümü öyme
Şeytana uyupta kimseye söyme
Gücün yeter diye yetimi döyme
Deme kuvvetliyem kolum yaltşıdır.
*
Şenliyem dünyada çekerim zarı
Sinem üste yandı sevdanın narı
Bir yiyide olsa bedasıl karı
Ona sağlığtasa ölüm yahşıdır..
GÖL GÜZEL ,ÇILDIR GÜZEL
gölünde sazanı,alabağı var
kıyısında kayığı,yaylaları var
yakınsu'da Şenlik Baba'sı var
balık güzel,Şenlik güzel
etrafında yeşil otlaklı yaylaları
adasında çeşitli ötüşen kuşları
gölün kıyısında yün yıkayan kızları
yeşil güzel,kuş güzel
şehitleriyle şanlı yazıldı tarihi
şenlik babanın sözü , sazı ile
neçerliğe verdi cevabı
şehit güzel,şenlik güzel
tarihimiz,kültürümüz,özümüz
sancak beyliği idi şehrimiz
dili ,kültürü,ozanları
şanı güzel ,adı güzel Çıldır.
M.Zeki Yılmaz
O ZAMAN GÜZELDİ KÖYÜM
Baharı gelince köy şenlenirdi
Öküzlerin anlına yumurta vurulurdu
çift koşulur tarlalar tapanlanırdı
o zaman güzeldi köyüm
çayırlara harıklardan su verilirdi
tarlalardan taşlar toplanırdı
kaymak çiçeği ile yemlik toplanırdı
o zaman güzeldi köyüm
yaz mevsiminde tırpanlar,dirgenler hazırlanırdı
damların,bacalrından dikenler,otlar biçilirdi
atların ayağına nal çakılrdı
o zaman güzeldi köyüm
ekin tarlalarından kımı,gülül toplanırdı
yanbeyilerden,yastanadan turşmeze toplanırdı
koyun yatan kayanın yanında çiğdem toplanırdı
ozaman güzeldi köyüm
tırpancılar yola dizilirdi
karpiçen,karadüze gidilirdi
soğukbulak,yastanadan su içiliri
o zamn güzeldi köyümüz
arpa buğday biçilirdi
harmana serilirdi
at,öküz vele koşulurdu
o zaman güzeldi köyüm
güz gelende gurut koyulurdu
tuluklar soğukluğa dizilirdi
gartol sökülür,sarı yağda kızartılırdı
o zaman güzeldi köyüm
kar yağardı her taraf beyazlanırdı
mal suya giderdi,kar gıcırdardı
cele kurulur,kuş tutulurdu
o zaman güzeldi köyüm
SEDİRLERDE SAYGI DEĞER İNSANLAR VARDI
SOHBETLERİNDEN NASİHATLAR ALINIRDI
ODALARDA KONAKLARI AĞIRLARDI
DOST DSTA GÜVENİRDİ
O ZAMAN GÜZELDİ KÖYÜM..
M.Zeki Yılmaz
KÖYDE MUHABBET
köyün içinde, bulağın başında
suyu doldurup eve gidende
komşuya selam verip seslenende
muhabbet güzel olurdu
dağda ölen ineyin etini
köye getirip alışma yapanda
hisselere isimler yazılıp atanda
muhabbet güzel olurdu
ottuğun başında kar dökerken
keski ile terek açanda
sepetlere ot dolduranda
muhabbet güzel olurdu
sabah erkende öküzler arabaya koşulanda
pulullar arabaya yüklenende
iple arabayı sıkıp yola çıkanda
muhabbet güzel olurdu
köyde güz olanda,laz gelende
arpa ,buğdayla meyve alanda
pekmeze tereyağı gatanda
muhabbet güzel olurdu
M.Zeki Yılmaz
'' LEŞ KARGALARINI SEFERBER GÖRDÜM
BİRİNİ YER BİRİNİ BAKAR GÖRDÜM
ŞEREFSİZ ELLERDE , DÖNEN YÜZLERDE
ŞEREFE YÜKSELEN KADEHLER GÖRDÜM''
M.ZEKİ YILMAZhttp://www.cildirmanset.com/kose-yazilari/sair-necati-yildiz-142.html